16.5.08

Sizin Hiç Oğlunuz "Öldürüldü" Mü?

"gazeteci metin göktepe'nin gözaltında dövülerek öldürülmesiyle ilgili afyon'da görülen davanın 23. duru$masında sürpriz bir karar çıktı. tutuklu be$ polis tahliye edildi."

istatistiklerin, insan hayatını sayılara indirgemek gibi korkunç bir boyutu vardır. gene de geçen yılın "insan hakları ihlalleri" raporuna ba$vurdum, gerçeğin korkunçluğunu kavramama yardımcı olsun diye. sayılar kupkuru, yadsınamaz dilleriyle, alıntıladığım haberin yayınlanı$ından (12 aralık) beri iki ki$inin daha i$kencede ölmü$ olabileceğine i$aret ediyor.

"metin göktepe'nin annesinin bulunduğu duru$mada, savcunun tahliye istemiyle birlikte mahkeme salonu sessizliğe büründü."

sessizlik... çığ gibi büyüyen sessizliğimiz. sizin hiç oğlunuz öldü mü?
hiç çok sevdiğiniz birinin bir daha dönmemek üzere çıkıp gidi$ini izlediniz mi? o sabah da herhangi bir sabah gibidir. gene kahvaltısını atlamı$, aç karnına sigara içmi$tir. sinirlidir, sabahları hep olduğu gibi. atkısını evde unutmu$tur. sanki o gün daha mı tedirgindi, yoksa sonradan dü$ündüğünüzde, o sabahı binlerce kez belleğinizde kurguladığınızda size mi öyle gelmi$ti? bilseydiniz.. geli$igüzel bir veda yerine onu bir kez daha kucaklardınız. kucaklar, bırakmazdınız. dünyanın tüm bağlarıyla bağlardınız onu, tüm bağlılıkları, vaatleri, yeminleriyle. sırf o kağıdan çıkıp gitmesin diye dünyayı durdururmanız gerekse durdururdunuz. bilseydiniz..

"kararın açıklanmasından sonra, mahkeme salonundaki polis yakınları bozkurt i$aretleri yaparak, ailenin ve avukatların üzerine saldırdı."

siz hiç ba$ına ne geldiği bilinmeyen birini beklediniz mi? saatlerce, günlerce, telefonun ba$ından ayrılmadan, her çalı$ında bo$ umutlara, korkunç korkulara kapılıp.. her saniye yüreğinizden acıyla kopup yere dü$mekte, parçalanmaktadır sanki. zaman, ta$ıdığı ağır yükten tıkanmı$ gibidir. saatlerin o korkunç uğultusuna artık dayanamazsınız, duvarlar üstünüze üstünüze gelir. asansöz sesiyle canlanır, soluğunuzu tutarak çıktığı katları sayarsınız. ayak sesleri. yalnızca komşuymuş.

"istatistiklere göre geçen yıl gözaltına alınanların sayısı otuz binin üzerinde. i$kenceden ölümler ise seksensekiz."

sokaklar garip bir biçimde bo$altılmı$ gibidir. belki de içi bo$altılan hayatın kendisidir. koca bir ağıt kaplamı$tır knti, ama nefdense bir tek sizin kulaklarınız duyar. bir iz olmalı mutlaka bir yerlerde. gözleriniz bütün gazeteleri, bahçeleri, bodrumları, otobüs camlarını tarar. bütün ağaçlara bakarsınız teker teker, belki bıçakla kazınmı$ bir i$aret umuduyla.. tanıdık bir paltoyla yüreğiniz hoplar.

"anne fadime göktepe, baklava çalan çocukların 18 yıla çarptırıldığını hatırlarak, "oğlumun baklava kadar değeri yokmu$" dedi."

okuldan eve biraz geç geldiği günü hatırlarsınız. ceketi yırtılmı$tır, burnu kanamı$tır. öfkeyle dı$arı fırlamak, ona bunu yapanları paralamak istersiniz. ama anlarsınız, çocuktur bunlar, oyunları hoyrattır.
son üç yılın haberlerinden seçmeler: gazi olaylarında vurulan onyedi ki$i, açlık grevlerinde oniki kayıp, diyarbakır cezaevi'nde öldürülen on tutuklu, manisa'da i$kence gören lise öğrencileri.. ve "testere" lakaplı soyguncular, çivi ve matkap kullananlar, annelerinin gözü önünde i$kence edilen ilkokul çağındaki çocuklar, her hafta gözaltına alınan, dövülen cumartesi anneleri..

kur$unlardan, çığlıklardan, ölümlerden, katliamlardan sonra mahkeme salonlarına dü$en sessizlik.

(...)

siz hiç birini "ona değil, bana yapın" diyecek denli sevdiniz mi? sizin hiç oğlunuz
öldürüldü mü?

1 yorum:

anselmo dedi ki...

bu utanç hepimizin.