- seni okula yetiştirmem için hemen çıkmamız gerek, dedi yumuşacık.
- kabanımı bulamıyorum.
- arka odaya bak tuna.
arkadaki küçük oda, onun yatak odasıydı, girip kabanıma baktım, yoktu. tam çıkarken yatağın başucundaki komidinin üstünde gümüş bir çerçevede duran bir fotoğraf dikkatimi çekti. renkli, eski bir fotoğrafta iki erkek çocuk beceriksizce dikilmiş, objektife bakıyordu. ada'nın çektiğini aniden anımsadığım bu fotoğrafta ben oniki, aras ondört yaşlarında olmalıydı. aras, fotoğraftan nefret eden insanların hep yaptığı gibi kasılmış, ben şimdi şirin gelen ama o sıralar nefret ettiğimin gözlüklerimin arkasından sivilceli suratımla sırıtıyordum. aras o çocuk halinde bile dikkati çekecek kadar yakışıklı, ben hep çok (!) sevimliydim...
o zaman bir kez daha anladım ve yediğim darbenin şiddetiyle yatağa oturmak zorunda kaldım. tanrım, bu yetişkin kadın, yatağının başucundaki iki çocuğun fotoğrafıyla yaşıyordu hala! iki çocuk! yaşamını bu biri çoktan ölmüş, öbürü beceriksizce ortalarda dolaşan iki oğlan çocuğu yüzünden yaşayamıyordu ada! aras'ın hayaletiyle, benim kararsızlığım bu kızın büyümesine izin vermiyor, üstelik onu özgür de bırakmıyordu(k). ada, kalbini aras'ın öldüğü yaşa kilitlemiş, bir daha açamıyordu. tanrım, bu kız bizi bu kadar çok seviyordu ve bu sevgi yüzünden aslında hiçbirimiz hayatımızı yaşayamıyorduk! neden bu kadar kilitlenmişti üçümüzün yaşamı böyle? neden bir sevgi böyle yük olmuştu gencecik yaşamlarımıza?
2 yorum:
tuna! sanki ben bi' şeyleri yaşamayıp kalmışım gibi bende ukte bırakan en masum hayal adam. ya da çocuk. tuna.
Yorum Gönder