29.4.08

Mütereddit Ruhlar




Akışkan değil, yapışkan bir sıvı gibiydi endişe teninin üzerinde. İstese de çekip çıkaramazdı sanki, derisini de beraberinde sökmeden. Hızlı adımlarla karıştı kaldırımın kalabalığına; tesellisiz gözlerini direksiz gökyüzüne bir kez bile çevirmeden...


.

.

.


Gökyüzünün altında ikide bir haşat olan bu insanlar, endişe abideleri olarak değil, abidevi endişeler olarak dolaşırlar aramızda. Mütereddit ruhlardır onlar. Gösterilene değil, gösterilmeyene bakarlar. Batıl inançların sadık takipçileri de onlardır gene. İtikat ile itikatsızlık arasında gidip gelir yüreklerinin sarkacı. Hiçbir gerçek mutlak surette inanılacak kadar kesin değildir; hiçbir sığınak yeterince korunaklı değil. Sallanan çocuk dişleri gibidir hayatla bağlantıları. Yaşlanmadan ölen çocuk dişleri gibi salınırlar direksiz-direksiyonsuz boşluklarda. Sanılanın aksine, ayaklarının altındaki zemin değil, başlarının üzerindeki göklerdir fütursuzca alçalıp yükselen; tekinsiz bir devinimle biteviye dalgalanan. "Hamlet'ten etkilenmiş mütereddit bir ruh asla başkalarının zararına yol açmamıştır." der Cioran. Çünkü onlar, hasarların en büyüğünü gene kendilerine verirler.


Etrafınıza bir bakın. Karınıza, yeni sevgilinize, kırk yıllık kapı komşunuza, oğlunuza ya da çalışma arkadaşlarınıza... Nerede duracağını kestiremeden savrulan mütereddit bir ruh konmuş olabilir çok yakınınıza. Eğer öyleyse, eğer ertesi sabah uyandığınızda hala sizinle birlikteyse, fazla söze ne hacet. Sormayın. Yanınızda olduğu müddetçe burdadır; gittiğindeyse, ardında endişeye bulanmış ayak izleri bırakır sadece. Ama siz siz olun, mütereddit ruhları, gökyüzünün direkleri olduğunu söyleyerek teselli etmeye kalkmayın. Nizamın çıtaları umurlarında bile değildir. Çünkü her zelzelede zangır zangır sallanıp, parça parça ayrılan, altında yaşadıkları gökkubbenin kallavi direkleri değil, göğüs kafeslerinde taşıdıkları pır pır yüreklerin incecik temelleridir.

Hiç yorum yok: