23.12.08

İstanbul-Paris

büyük kentler insan gibidir. mangal gibi yürek ister onları sevmek için. iğrençlik ve güzellikleri, cücelik ve yücelikleriyle kucaklamak gerekir. kimi hastadır, yorgundur. bırakın üç bin yıllık bir kenti, üç günlük özgeçmişini kavrayabilmekten aciz iki ayaklı memeliler tarafından kemire kemire emilmektedir, sütsüz yorgun göğüsleri.
istanbul gibi.
kimisi ise, 10 milyonluk tansiyona karşın sağlıklıdır. insanlarca ve insanlar için kurulmuştur; onların rahatı düşünülerek yönetilmektedir. sorunları vardır; fakat çözümleri tükenmemiştir.
paris gibi.

9.12.08

the catcher in the rye-2

hep büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta -yetişkin kimse, yani- benden başka. ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum, nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları 'yakalıyorum'. bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim. çılgın bir şey bu, biliyorum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim. biliyorum, bu çılgın bir şey.