26.1.09

yangın

Rüzgar esti. alevler bir dakika içinde bütün evi sardı. damın üzerinde kızıl bir duman göründü. camlar çatırdıyor, dökülüyordu. ateş haline gelen direkler düşmeğe başladı. birdenbire acı bir feryat ve çığlık duyuldu:
"yanıyoruz! imdat, imdaat."
zalim bir gülüşle yangını seyretmekte olan Arhip:
"daha da neler!" diye söylendi.
Yegerovna ona:
"Arhip'ciğim, ne olursun, kurtar şu memurları diyordu. tanrı sana mükafatını verir!"
Demirci:
"daha da neler! dedi.
tam da o sırada iki katlı pencere çerçeveleri kırmaya çalışan memurlar pencerede göründüler. ama tam bu sırada çatı, büyük bir gürültü ile çöktü, çığlıklar kesildi.

çok geçmeden bütün çiftlik halkı avluya dolmuştu. kadınlar bağrışarak pılı pırtılarını kurtarmaya
çalışıyorlardı. çocuklar, yangını seyrederek zıplıyorlardı. kıvılcımlar bir ateş fırtınası halinde uçuyor, kulübeler tutuşuyordu.
Arhip:
" şimdi artık neresi yanarsa yansın vız gelir, diye söylendi. "herhalde Pokrovskoye'den bunun seyrine doyum olamaz!"
bu sırada yeni bir olay onun dikkatini çekti: tutuşmuş olan ahırın damında; nereye atlayacağını şaşırmış bir kedi koşuyordu. alev yavaş yavaş dört bir yanını sarıyordu. zavallı hayvan acıklı bir miyavlama ile yardım istiyordu. çocuklar kedinin bu ümitsiz haline bakarak gülmekten katılıyordu. demirci Arhip öfke ile onlara çıkıştı:
"ne gülüyorsunuz şeytan yavruları? hiç tanrıdan korkmuyor musunuz? tanrının bir yaratığı yanıyor da siz seviniyorsunuz ha!"

Arhip yanmakta olan dama merdiveni dayadı ve kediyi kurtarmaya koştu. kedi onun niyetini anlamış, minnettar bir çabuklukla Arhip'in kollarına sarılmıştı. Yarı yanmış demirci, avı ile birlikte aşağı indi. şaşıran çiftlik halkına dönerek:
" eee çocuklar," dedi. " güle güle. artık benim burda yapılacak bir işim kalmadı. hoşça kalın, beni kötülükle anmayın."

3.1.09

anımsa.

iki çeşit görsel hatırlama vardır: biri aklımızın laboratuvarında bir görüntüyü ustalıkla yeniden kurduğunuz zamanki hatırlama [böylesi söz konusu olduğunda annabel'i "bal rengi ten", "zayıf kollar", "kumral kaküllü saçlar" , "uzun kirpikler", "dolgun parlak dudaklar" gibi genel tanımlamalarla hatırlıyorum] öteki ise gözlerinizi kapadığınızda, gözkapaklarınızın iç tarafında sevilmiş bir yüzün eksiksiz optik izdüşümünü, tüm doğal renkleri içerinde küçük bir hayaleti hemen çağrıştırıverdiğiniz hatırlama [işte lolita'yı da böyle hatırlıyorum].

[fotoğraf: yllparisienne]