kadın giderken kendinden üç parçayı evde bırakıp çıktı. bu, bir kulak, bir burun, bir gözdü.
kadın çıkınca ev tenhalaştı.
burnundan derin derin soluyarak evi dolaşmaya başladı. göz merakla etrafı seyretmeye koyuldu. kulak güçlü bir vakumlu süpürge gibi her tıkırtıyı, her titreşimi emerek perde kıvrımlarından, kitap sayfalarına tek tek dolaşıyordu. kadın kapının dışında bekledi. içeriden gelen soluk sesinden, meraklı bakıştan ve ses emişinden emin olunca ağır ağır merdiveleri indi. bir valizi, bir de el çantası vardı. rahat bir etek, bol bir bluz gitmişti. siyah, düz, uzun saçları vardı. yüzü munch'ün boş suratlı kadınları gibi çıplaktı, oysa hala bir gözü, ağzı ve bir kulağı yerindeydi. bir taksiye el etti. otogara doğru yollandı. otogarın dağınık, kirli, tiksindirici atmosferine, ter kokusuna karışmış ucuz kolonya ve hela kokusuna aldırmadan yirminci perona gitti, bekleyen otobüse bindi. yirmi numaralı koltuğa oturdu. yanındaki koltuk boştu. kadının aklı fikri evdeydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder