Yaşamımın, öyküdeki yeşil incir ağacı gibi önümde dallanıp budaklandığını görüyorum.
Her dalın ucunda tombul, mor bir incir gibi eşsiz bir gelecek beni çağırıyor, göz kırpıyordu. İncirlerden biri, bir eş, mutlu bir yuva ve çocuklardı. Bir başkası, ünlü bir ozan, öteki parlak bir profesör, biri şaşırtıcı editör Ee Gee, öbürü Avrupa, Afrika ve Güney Amerika, biri Constantin, Socrates, Attila ve garip adları değişik meslekleri olan daha bir yığın aşık, bir başkasıysa Olimpiyat takım şampiyonu bir kadındı. Bu incirlerin üzerinde ve ötesinde, ne olduklarını pek çıkaramadığım bir sürü incir daha vardı.
Kendimi dalların çatallandığı noktada otururken görüyordum. Ve incirlerden hangisini seçeceğime bir türlü karar veremediğim için açlıktan ölüyordum. Hepsini ayrı ayrı istiyordum incirlerin, ama birini seçmek ötekilerin hepsini kaybetmek demekti. Ve ben orada karar veremeden otururken incirler buruşup kararmaya başlıyor ve birer birer toprağa, ayaklarımın dibine düşüyorlardı.
21.8.09
incir ağacı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
signed..
Yorum Gönder