12.6.08

Donya Rosa

"hey, buraya gel."
garson, donya rosa'ya yanaşır.
"bastın mı tekmeyi?"
"evet hanımefendi."
"kaç kere?"
"iki"
"neresine vurdun?"
"neresine denk gelirse; bacaklarına."
"aferin sana! işte böyle davranmak gerekir hırsızlara!"
garsonun bel kemiğinden bir ürperti iner aşağı. gözüpek bir erkek olsaydı hemen oracıkta boğuverirdi donya rosa'yı; bereket versin gözüpek bir erkek değildir. donya rosa'ysa zalim bir gülümsemeyle sinsi sinsi sırıtmaktadır. felakete uğramış soydaşlarını seyretmekten hoşlanan insanlar vardır bu dünyada; daha yakından görebilmek için, sefil mahalleleri dolaşıp ölüm döşeğindeki hastalara, eski bir battaniyeye sarılmış veremlilere, kemikleri sertleşmemiş kansız ve şiş karınlı çocuklara, on bir yaşındaki analara, uyuz kızıldereli reislerine benzeyen ve kötü çıbanların yiyip bitirmiş olduğu kırk yaşındaki orospulara eski püskü şeyler armağan etmeye adarlar kendilerini. donya rosa bu sınıfa bile girmez. donya rosa, o coşkuyu, ürpertiyi kendi evinde tatmayı yeğler.

Hiç yorum yok: