28.1.08

öLümden kaçmak


(...)

"Demek ölümden kaçtın," dedi Alobar. Çok memnun olduğu belliydi. Kudra'nın kaçışı, kendisinin iki kere Azrail'in elinden kurtuluşuna dair anılar getiriyordu aklına. Demek bu kadınla bir ortak yanı vardı. Devrim ve skandal sayılan bir şey bağlıyordu ikisini birbirine. Hem de davranış kurallarının en sınırında bir yerde. Böyle bağların en tatlı ve en sıkı olduğu yerde.


"Hayır," dedi Kudra. "Ben ölümden kaçmadım. İnsan nasıl kaçabilir ölümden? Hem niye istesin ki insan bunu? Ölüm bir kurtuluştur. Ben ölümden değil, Brahmanların ahlaksızlığından kaçtım."

"Saçma! Yani eğer Brahmanlar senin mücevherlerine değil de ruhunun ebediyete kavuşmasına ilgi gösteriyor olsalardı, dalacak mıydın o alevlere?"

"Şey... Ben alevden pek korkarım."

"Peki, diyelim ki suda boğularak ölmeni kararlaştırdılar. Ateşten kolay mı olurdu senin için?"

"Evet. Hayır. Ay, ne bileyim! Boğulmak hiç de hoş bir ölüm çeşidi değil."

"Hangisi hoş bir ölüm çeşidi?"

"Uykudayken ölmek herhalde. İhtiyarladıktan sonra. Çocukların büyüdükten sonra."

"Ya! Demek ihtiyarken ve uykunda, ha? Bir ömür boyu durmaksızın çalıştıktan ve kötü muamele gördükten sonra, ha? Peki, ihtiyar dediğin ne kadar ihtiyar yani? Hiç yeterince ihtiyarlar mı insan? Demek dulların acılı hayatını kabul edip kırk yaşında uyurken ölmeye razısın. Onun için bunu ateşe tercih ediyorsun. O seçenek sana açıktı. Ateş yerine onu seçebilirdin. Ama sen ondan da kaçtın."

(...)

Hiç yorum yok: