"çok daha güzeldi," dedi robert acıyla heykele bakarken. "bundan çok daha güzeldi." gözleri heykelin gözlerine, ona tekrar can vermek istercesine bakıyordu. sonunda ayağa kalktı. ağırlığı dengede durmasını zorlaştırıyordu. "ah! kahretsin ned. onu böyle bir yere mi gömmek zorundaydın?" sesi unutulmamış bir acının etkisiyle kükrer gibi çıkıyordu. "o karanlıktan fazlasını hak ediyor..."
"o kışyarı'nın stark'ı. yeri burası."
"o tepelerde bir yerde olmalıyıdı. bir meyve ağacının ve güneşin altında. başının üstünde gökyüzü ve bulutlar olmalıydı. yağan yağmurlarla temizlenmeliydi."
"ölürken yanındaydım," diye hatırlattı ned. " eve gelmek, brandon ve babamın yanında huzurlu uykusuna yatmak istedi." ned hala kız kardeşinin sesini duyuyordu zaman zaman. bana söz ver ned. odası kan ve gül kokuyordu. bana söz ver ned. ateş bütün gücünü almıştı ve sesi bir fısıltıdan bile zayıf çıkıyordu ama ned'in verdiği sözü duyduğu anda bütün korkusu kaybolup gitmişti. o anda kız kardeşinin nasıl gülümsediğini hatırlıyordu ned. sonra lyanna hayata tutunmaktan vazgeçmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder