30.10.11

O zamana değin, çocukken insana sonsuz gibi görünen bir yolda yılların yavaş yavaş ve hafifçe geçtiği, böylece hiç kimsenin akıp gittiklerinin ayırtına varmadığı bir yolda, hep ilk gençliğinin kayıtsızlığıyla ilerlemişti. İnsan bu yolda, sakin sakin, çevresine merakla bakarak ilerlerdi, aceleye gerçekten hiç gerek yoktu, ne arkanızda sizi sıkıştıran ne de tabii, bekleyen hiç kimse bulunmazdı, arkadaşlarınız da kaygısız, oynamak için sık sık durarak ilerlerlerdi. Evlerinin kapısından büyükler size dostça selam verir ve suç ortaklığı dolu gülüşlerle ufku gösterirlerdi; böylece yürek yiğitçe ve tatlı arzularla çarpmaya başlar ve insan kendisini az ötede bekleyen harikulade şeylerin umudunu tadar; gerçi o şeyler henüz uzaktadır ama bir gün onlara ulaşılacağı kesin, tartışmasız bir biçimde kesindir.
Daha çok yol var mıdır? Yoo, şu ilerideki nehri geçmek şu yeşil tepeleri aşmak yeterlidir. Belki de varmışızdır bile. Şu ağaçlar, kırlar, şu beyaz ev belki de bizim aradığımız şeylerdir. Bir an, bunun doğru olduğuna inanıp, orada durmak isteriz. Sonra, kulağımıza ileride daha iyisinin olduğu çalınır ve tasasız bir biçimde yeniden yola koyuluruz.
İnsan, böylelikle, umut dolu, kendi yolunda gider durur; günler uzun ve sakindir, güneş yukarıda gökyüzünde parlamakta ve akşam bastığında üzülerek yok olmaya yüz tutmaktadır.
Ama bir noktada, belki de içgüdüsel olarak, insan geri döner ve arkasında bir kapının kapanarak dönüşü olanaksız kıldığını fark eder. İşte o zaman bir şeylerin değişmiş olduğunun ayırdına varırız, güneş eskisi gibi kıpırtısız değildir, hızla hareket etmektedir; ne yazık ki henüz bakmaya bile fırsat bulamadan, onun ufkun ucuna doğru hızla kaydını, bulutların da gökyüzündeki mavi koylarda hareketsiz durmadığını, birbirlerinin üzerine çıkarak kaçtıklarını, iyice acele ettiklerini görürüz; zamanın geçtiğini ve günü gelince zorunlu olarak son bulacağını anlarız.
Belirli bir zamanda, arkamızda bir kapı kapanır, kapanır ve bir şimşek hızıyla kilitlenir; geri dönecek zaman kalmamıştır. Ama işte o anda, Giovanni Drogo bunlardan habersiz uyuyor ve uykusunda çocuklar gibi gülümsüyordu.
Drogo’nun olup bitenin farkına varmasından önce günler geçecektir. O zaman da adeta uyanacak inanamayarak çevresine bakacak; sonra ardında bir koşuşturma olduğunu duyacak ve kendinden önce uyanmış insanların, kaygıyla koşup, kendisinden önce varmak için yanından geçtiğini görecektir. Zaman kalp atışlarının yaşamı hızla parçalara ayırdığını duyacaktır. Pencerelerden bakan artık gülen çehreler değil, hareketsiz ve kayıtsız yüzler olacaktır. Ve onlara daha ne kadar yol kaldığını sorduğunda, ona yine bir hareketle ufku gösterecek ama artık bu hareketi iyi niyet ve neşeyle yapmayacaklardır. Yine de o, arkadaşlarını gözden kaçıracaktır, biri yorulup arkada kalmış, bir diğeri ise onun önünden kaçarak, artık ufukta küçük bir nokta haline gelmiştir.
İnsanlar, “şu nehri aştıktan sonra on kilometre daha gidince varırsın,” diyeceklerdir. Ama, buna karşılık yol hiç bitmeyecektir, günler gitgide daha kısalacak, yol arkadaşları seyrekleşecek, camlarda hareketsiz, donuk kafalarını sallayan suratlar görünecektir.
Bu, Drogo, yapayalnız kalıncaya ve ufukta ölçüsüz, hareketsiz ve kurşun rengi bir denizin çizgisi belirene kadar böyle sürecektir. Artık yorgun düşecektir, yol boyundaki evlerin hemen tümünün pencereleri kapalı olacaktır ve görebildiği ender insanlar ona umutsuz bir tavırla cevap vereceklerdir: İyi olan, arkada iyice arkada kalmış, o farkına varmadan önünden geçip gitmiştir. Ah, artık geri dönmek için vakit çok geçtir, arkasında, aynı yanılsamayla kendisini izleyen ama henüz beyaz ve ıssız yolda görünmeyen kalabalığın uğultusu giderek artmaktadır.
Şu anda, Giovanni Drogo, üçüncü tabyada uyumakta, düş görüp gülümsemektedir. Geçenin içinden, tamamen mutlu bir dünyanın imgeleri son olarak ona ulaşmaktadır. Eğer düşünde kendini yolun bittiği yerde, kurşuni bir denizin kıyısında, kurşuni ve tek biçimli bir göğün altında ezelden beri bir ev, bir ağaç, çevrede tek bir insan, hatta tek bir ot bulunmayan bir yerde görecek olursa, dikkat etmelidir.

Hiç yorum yok: