17.3.10

Aşk Üzerine.


olgun bir aşkı olgunlaşmamışından ayıran da budur. her açıdan daha çok yeğlenir olgun aşk, her insanın doğasında iyinin de kötünün de bulunduğu bilincini taşır, ülküleştirmeyi reddeder, kıskançlıktan, maçoluktan ve aşırı tutkudan uzak, cinsel boyutu da olan bir arkadaşlık biçimidir, iyidir, hoştur, huzur doludur ve karşılıklıdır. olgunlaşmamış ilişki ise (yaşla ilgisi yoktur bunun) ülküleştirme ile dışkırıklığı kargaşası arasında gidip gelir, haz ve güzellik ölümcül bir bulantıya dönüşebilir, insanın aradığı çözümü sonunda bulduğu duygusuyla o güne dek kendini hiç o denli boşlukta hissetmemesi gibi duygular atbaşı gider. olgun olmayan aşkların mantıklı sonucu (mutlak sonucu) simgesel ya da gerçek bir ölümdür. olgun aşklar ise evlilikle doruğuna çıkarak ölümü alışkanlıklarla engellemeye girişir. (pazar gazeteleri, ütülenen pantolonlar, uzaktan kumandalı ev alet edevatı gibi.)

1 yorum:

taar dedi ki...

Bottan'dan alıntıyı okudum, geçen gün aşk üzerine bir şey konuşmuştuk sanki biraz bu pasajla da paslaşan, kısa bir diyalog:

B.
bence evrenimiz metaforlardan eczaneye doğru bir evrim geçiriyor
duygulanımlar un ufak oldu
aşığın tecrübesi, jinekologunkinden daha az imrenilir
ve bana o tecrübenin içindeki keşişlik gerekiyor
passiflora tecrübesi değil

careful with that axe eugene:
ikisi arasında ki geçişliliği sağlamak, istediğin bir şey olmaz mı?

B
ben bunu istemiyorum

careful with that axe eugene:
ama gerçekten acı üzerine kurulurya keşişlik

B
evet bir esnafı Sokrates'le denkleştirebilen birşey

careful with that axe eugene:
öyle
ama sı geliyor hep aklıma
aması şu: zor-katlanmak hergün çarmığa kendini kurman demek ki bunu zaten ibadet gibi tekrarlıyoruz
çarmığı panayır alanına sokman
gamsızlaşman hissettiğinde
ve yine hissettiğinde çarmığını aramaya çıkman
aşk zaten hem senin çarmığında kokuyor hem senin panayırında
ikisi birbiriyle soluklanabilir belki
gülerken ağlanır ağlanırken umursanmaz
metaforlar hep var
hep olacak dostum sanki
sensin aslında metafor
yeter ki kavram haline gelmesin metafor diye hissediyorum çokça
kavramlaştığında dine ait bir ütopik coğrafya oluyor aşk
cennet cehennem tahayyülleri arasında keşişlik yerine seyyahlık içinle dışın arasında
yer değiştirmeli keşişlikle seyyahlık
seyyah içinde keşişi taşır
keşiş ise belki o coğrafyaya hapseder içindeki seyyahı büyük sır uğruna
bilme istence taşır
bilemez keşiş
iman eder
görmediği ama hissettiği arasındaki mesafeye tapınır
ama oradanda çıkması gerekecek
gamsızlaşacak
yüceyi öldürmesini bilecek
bıçaklıcak ulu olanı
yeniden diriltmeye çalışacak sonra
eczanenin yerini simya atölyesi alsın
çok zor olmasa gerek bu
bunun haritasını oluşturmalıyız gibi
beynimizin içinde keşfedilmemiş o kadar fazla coğrafik alan var ki ve bedenlerimizde

B
aşk
çözülmezliği kutsallaştırarak, anatomiyle vecdin karışımı olarak
ya da hayal kırıklığı oburluğunun ideal gıdası olarak
bizleri zaferin kenar mahallelerinde seyyah kılar
haklısın
ve bu coğrafyada okyanuslar kadar geniş çöller
nehirler kadar akışkan dağlar
ve fay hatları vardır
kaldırım taşları arasından yeşeren otlar gibi ıssız bir sokağa atılmış balgamın yalnızlığı arasında
bir yaşam düzeneğinin gelgitleri arasına naklediliriz
yine de daima severiz m.
ancak bu "yine de" içinde bir sonsuzu barındırır
oradayız

careful with that axe eugene:
evet daima oradayız