Deniz ayağındaki bağları çözük postallarını bize göstererek, görevliye sesleniyor:
-postallarımın bağlarını bile bağlamaya vakit bırakmadan beni apar topar buraya getirdiler. postallar bu hali ile sehpada ayağımdan düşecek. düşmelerini istemiyorum. onları bağla da düşmesinler.
görevli postalları bağlıyor.
ayağa kalkıyor. idam sehpasına doğru yürürken bize dönerek:
-allahaısmarladık. cezaevindeki bütün devrimcilere selam. onları benm için tek tek öpün, diyor ve metin adımlarla avluya doğru yürüyor.
...ortada derin bir sessizlik var. bir pire kanadını oynatsa işitilicek. birden sehpaya yakın avlu duvarından, önce ne olduğu anlaşılmayan bir ses kulaklara çarpıyor. bu sesin doğurduğu ani korku ve heyecanla, komut almış gibi, bütün başlar sesin geldiği duvara dönüyor.
duvarın çıkıntısında bir güvercin kanat çırpmıştır.
başlar bir rahatlık içinde sessiz ve ağır yerlerine dönüyor.
idamdan on dakika sonra doktorlar Deniz'e yaklaşıyor ve gömleğini sıyırarak nabzını yokluyorlar:
-nabız atıyor, diyorlar.
içimiz burkuluyor. ve
bir şey yapamamanın üzüntüsü yüreğimi yakıyor.infaz savcısına ve savcıya gecikmenin "çift ilmik"ten doğduğunu, bunun bir işkence olduğunu söylüyor ve ilmiğin teke indirilmesini istiyoruz.
doktor bana doğru eğilerek:
-üzülmeyin. sandalye çekilip düşme meydana gelince boyun kırılır, beyinle bağlantı kesilir ve artık acı duyulmaz diyor.
infaz savcısı kelepçelerin çözülmesini emrediyor.kelepçeler çözülüyor. Deniz'in kolları ölü gömleğinin altında, aşağıya doğru sarkıyor.
15 dakika sonra doktorlar yine nabzı yokluyorlar.
-nabız yine atıyor, diyorlar
saat 02.15'e kadar bekleniyor.son bir muayeneden sonra Gezmiş ipten indiriliyor.
(...)
başgardiyanın odasına dönüyoruz. Deniz'in asılmadan önce oturduğu sandalyede Yusuf oturuyor. Deniz asılırkan Yusuf'u buraya getirmişler.
bizi görünce:
-duydum Deniz'in sesini, diyor Yusuf.
bu sözleri söylerken, Deniz'in tutmundan kıvanç duyduğunu anlatmak ister gibi gülüyor.
...bu sırada tam karşısında oturan ve sonradan emniyet birinci şube müdürü olduğu anlaşılan bir kişiyi tanıyor ve ona soruyor:
-yine işkencelere devam ediyor musunuz?
-biz de öyle usuller yoktur.
-yine elektrik cereyanı ile işkence yapıyor musunuz?
-...
-sizin çocuklarınız var mı?
- bir kızım var.
-nerede okuyor?
-daha küçük okula gitmiyor.
infaz savcısı doktorları çağırıyor:
-Yusuf'un infaza engel bir rahatsızlığı var mı? diye soruyor.
doktorlar yanıt vermeden Yusuf yanıt veriyor:
-hiç bir şeyim yok. sanki komada olsam asmayacak mısınız?
...Yusuf tabureyi tekmelemek isterken cellat tabureyi hızla çekiyor. Yusuf ipin ucunda sallanıyor. saat 02.25.
o da Deniz gibi dönüyor, üç kez silkeleniyor. göz kapakları kapanıyor, alt dudağı sarkıyor.
(...)
Hüseyin İnan bulunduğu odadan getiriliyor. aynı sandalyeye oturuluyor. sigara içer misin diye soruyoruz Hüseyin'e:
-içmeyeyim, diyor. sonra da ayağındaki lastik spor ayakkabıları bize göstererek ve gülerek:
-babam yarın ayağımdaki bu lastik ayakkabıları görünce, oğlumun doğru dürüst bir ayakkabısı bile yokmuş diye üzülecek. ayakkabılarımı bile giyemeden beni apar topar getirdiler. babama söyleyin, ayakkabım yoktur diye üzülmesin. ayakkabılarım cezaevinde kaldı. onlara hediyem olsun, diyor
...sehpanın önüne geliyor. masanın üzerine çıkıyor ve duruyor.
-tabureye çık! diye bağırıyor savcı.
İnan savcıya dönerek:
-sabırlı ol, çıkacağım, diyor.
...sözlerini bitirdikten sonra tabureye çıkıyor. ilmiği boynuna takıyorlar. İnan tabureye bir tekme sallıyor. düşüremiyor. bir tekme daha vuruyor ve deviriyor tabureyi. infazı kendi kendine yapıyor. saat 03.00. ipte bir kez dönüyor. göz kapakları iniyor. dudakları sarkıyor.