20.10.09

Umut


Aşağı – duralamadan – sakınmadan aşağı! Her sallanışla nefes nefese kalıyor, çırpınıyor, bir sinir hastası gibi büzülüyordum. Gözlerim sarkacın uzaklaşıp yükselişini, artık canımı yakmayan bir umutsuzlukla izliyor, inişinin başlamasıyla birlikte kasılıp yumuluyorlardı; oysa ölüm bir kurtuluştu, ah, sözle anlatılamayacak bir kurtuluş! Gene de bu keskin, parlak baltanın azıcık daha alçalınca göğsümü yarıp geçeceğini düşünmek bütün sinirlerimi geriyor, beni tir tir tiretiyordu. Umut neden oluyordu buna, sinirlerim onun yüzünden geriliyordu – ben onun yüzünden büzülüyordum. Umut – her türlü işkencenin üstünde, ötesinde olan umut – engizisyon zindanlarında ölümü bekleyenlerin kulağına bile kurtuluşu fısıldayan umut!