29.8.09
anlamsız olmak?
sütten kesilmiş buzağı gibi tavana bakıyormuşum, öyle dediler.
"sütten kesilmiş buzağılar tavana mı bakarmış?" dedim, aslında anlatmak istedikleri o değilmiş.
sürekli bir şeyleri ıskalıyorum.
21.8.09
incir ağacı
Yaşamımın, öyküdeki yeşil incir ağacı gibi önümde dallanıp budaklandığını görüyorum.
Her dalın ucunda tombul, mor bir incir gibi eşsiz bir gelecek beni çağırıyor, göz kırpıyordu. İncirlerden biri, bir eş, mutlu bir yuva ve çocuklardı. Bir başkası, ünlü bir ozan, öteki parlak bir profesör, biri şaşırtıcı editör Ee Gee, öbürü Avrupa, Afrika ve Güney Amerika, biri Constantin, Socrates, Attila ve garip adları değişik meslekleri olan daha bir yığın aşık, bir başkasıysa Olimpiyat takım şampiyonu bir kadındı. Bu incirlerin üzerinde ve ötesinde, ne olduklarını pek çıkaramadığım bir sürü incir daha vardı.
Kendimi dalların çatallandığı noktada otururken görüyordum. Ve incirlerden hangisini seçeceğime bir türlü karar veremediğim için açlıktan ölüyordum. Hepsini ayrı ayrı istiyordum incirlerin, ama birini seçmek ötekilerin hepsini kaybetmek demekti. Ve ben orada karar veremeden otururken incirler buruşup kararmaya başlıyor ve birer birer toprağa, ayaklarımın dibine düşüyorlardı.
9.8.09
Karın Mutsuzluğu.
"çocukken mutlu muydun?"
"insan mutluyken mutlu olduğunu bilmez. yıllar sonra çocukken mutlu olduğuma karar verdim: aslında değildim. ama sonraki yıllardaki gibi mutsuz da değildim. mutlu olmakla ilgilenmezdim çocukluğumda."
"ne zaman ilgilenmeye başladın?"
"hiçbir zaman." diyebilmek isterdi Ka ama hem doğru değildi bu hem de fazla iddialıydı. gene de böyle söyleyerek ipek'i etkilemek geçti içinden, ama şimdi ipek'ten beklediği etkilenmekten daha derin bir şeydi.
"mutsuzluktan hiçbir şey yapamaz olunca, mutluluğu düşünmeye başladım." dedi Ka.
6.8.09
gözden ırak
aşk:Aşığının kolları arsında dul kadın, 'aşk dediğin yasak olmalıdır,' diye mırıldanmış, 'yasak da gözden ırak olmalı.'
Oysa delikanlı dul kadınla seviştiğini herkesin görmesini istiyormuş. Büyüdüğünü başkalarına ispatlamalıymış. Bu yüzden pencereleri hep açık tutuyormuş. Ama sokaktan kimse geçmiyormuş.
Derken bir gün, delikanlı evde dolaşırken her zaman kilitli duran, bir kez olsun elini sürmediği kapıyı açmış.'Aman Tanrım!' idye haykırmış. 'Bu yüzden mi kilitledin herkesi bu odaya? Bizi kimse görmesin diye mi yaptın bunu?' Soru cevabını bekleyedursun, dul kadın, evin kapısınıtoy delikanlının üzerine kilitleyip gitmiş.
Dul kadın yolda bir tırtıla rastlamış.'Gizli aşığım olur musun?' demiş ona.'Gizlenmeye ne gerek var ki?' demiş tırtıl.'Bana olan aşkını herkes görsün isterim. O zaman çirkinliğim azalır.' Dul kadın, bir müddet, tırtılın yaprakları kemirişini seyretmiş. Sonra da koskoca dünyayı, çirkin tırtılın üzerine kilitlemiş.
Kainatı bulmuş karşısında ve ona da aynı soruyu sormuş. Yaşlı kainat, 'bana olan aşkını herkes görsün isterim,' demiş.'O zaman genç görünürüm.' Dul kadın omuzlarını silkmiş. Kocaman bir anahtar demeti varmış nasıl olsa cebinde. Yaşlı kainatı kendi üzerine kilitlemiş.
Yoluna devam etmek için adımını attığında boşluğa düşmüş. Düşerken yeni bir anahtar çıkarmış cebinden ama ortada kilit görememiş.'Aptal mısın? Boşlukta kilit ne gezer? Burada boşluktan başka bir şey bulamazsın,' diye homurdanmış boşluk. Dul kadın hayran hayran bakmış boşluğa. 'öyleyse seninle kalayım ne olur. Aradığım sensin!'
'Katiyen olmaz,' demiş boşluk.'Sen benimle kalırsan, boşluğumu doldurursun, o zaman da ben ben olamam.'
Ardından, 'hadi şimdi geri dön,' demiş boşluk, az önceki kabalığını affettirmek istercesine tatlı bir sesle.'Dön ve bütün kapıları aç. Bırak çıksınlar. Onlara ihtiyacın var.'
Dul kadın boşluğun sesini dinleyip kilitlediği bütün kapıları açmış. Esaretlerinin sona erdiğini gören tutsaklar itişe kakışa çıkmışlar dışarı; özgürlükten sersemlemiş bir halde oraya buraya koşuştururken birbirlerini yaralamışlar. Şaşkın ve kızgınmış dul kadın.'Sanki şimdi daha mı iyi oldu?' diye söylenmiş. Bu arbedeyi daha fazla görmemek için kendini evine kilitlemiş.Ve bundan sonra aşkı kendine yasaklamış.
Budala
Q-Jo'ya göre,tüm tarot destesi,yahut en azından yirmi iki Büyük Arkana kartı,Budala'nın macerası olarak yorumlanabilir.'Önemli bir düzlemde,' dedi Q-Jo, 'majör kartlar,bir arayış öyküsünün bölümleridir.İnsanlığın,anlayış ve yemden birleşme yolundaki evrensel arayışından söz ediyorum.Ve bu arayışın Budala'yla başlaması ya da bitmesi hiç önemli değildir;çünkü bu bir çemberdir zaten,sonsuza dek devam eden bir döngüdür.O saf genç Budala,uçuruma yuvarlanınca deneyimler dünyasına düşer.Onun yolculuğu gerçekte şimdi başlamıştır.Yol boyunca her türlü öğreticiyle ve ayartıcıyla-ayartıcılar da öğretmendir aslında- ve bir insanın büyüme,gelişme mücadelesi sırasında karşılaşabileceği her türlü zorlukla karşılaşır.Budala herkes olabilir; ama herkeste,Budala'yı oynayabilecek hikmet ve cesaret yoktur.Bir sürü insan, taşıdığı çıkında neler olduğunu bilmez.Ve hepsi de onu arayla satmaya dünden hazırdır.O çıkında,yaşam maceralarını kolaylaştırmak için ihtiyaç duyulan her türlü gereç vardır,ama açıp da içine bakmazlar bile.Bilinçsiz bir şekilde,biz kontrol dışı primatlar,hepimizin amacı esasen aynıdır;fakat şunu söyleyeyim sana ve buna inan:Amacına ulaşanlar sadece,yolculuk sırasında kendilerini budala yerine koydurmaya cesaret edebilenlerdir.
4.8.09
abla olmak.
ben onun dert ortağıydım. yalancı bir dert ortağı! her şey iyiye gidecek derdim. iyiye gitmiyor her şey. bir şarampolde ya da bir akıl hastanesinde bitiyor. sidik ve dışkıya batarak bitiyor, insan acı ve çaresizlik içinde haykırırken bitiyor ve geçirdiği her iyi günden nefret edecek hale geliyor; zira o iyi günlerin anısı bile alınıyor ellerinden. insan çocuk olarak emekler, küreğiyle toprağı kazar ya da top oynarken, bir başka yerde bir başka çocuk da aynı şeyleri yapıyor. o başka çocuk günün birinde seni mahvedecek ya da mutluluktan havalara uçuracak. veya tam tersi. bu başka çocuğu sen öldüreceksin bir gün; ya da birlikte yaşamayı öğreneceksin. ama stina ne bir başkasını öldürebildi ne de kendi hayatını yaşayabildi. elinden gelen sadece saçlarını yolmak, tırnaklarını kemirmekti.