25.9.09

Hiçbir Şey


Her saat bir erkeğin burnunun ucundan kuş gibi geçen en küçük ve algılanamaz bir olay, genç bir kız tarafından anlatılamaz bir hızla yakalanırdı. Uçuşunu uzaktan izler, çizdiği eğriler bir ders gibi zihnine silinmez bir şekilde kazınırdı. Bir erkek için üzerinde talimatlar yazılı bir pankart gerekirken, bir kız için rüzgarın hafif bir hışırtısı ya da havanın zor duyulan titreşimi bile yeterdi.

Yüzünde hiçbir gam belirtisi olmayan, saf bir kız neden birdenbire ciddileşmişti? Ne düşünüyordu acaba?

Kısa bir süre önce, kuzenini küçük bir kız olarak bırakıp okumaya giden bir çocuk, apoletlerini takıp neşeyle dönünce yine eskisi gibi omzuna vurup, elinden tutarak döndüreceğini, beraber sandalyelerden, koltukların üstünden atlayacaklarını sanır, ama yüzüne şöyle bir bakınca birden ürker, kendisi hala bir çocukken onun genç bir kadın olduğunu fark ederek şaşkın şaşkın yürüyüp gider.

Neden? Ne oldu acaba? Bir facia mı?
Hiçbir şey olmadı. Anne, amca, hala, dadı, hizmetçi hiçbir şey bilmez. Zaten bir şey olacak kadar zaman geçmemiştir ki. Bir iki kez dans etmiş sonra da her nedense başı ağrımıştır. Gece uyumamıştır da... Her şey geçip gitmiştir. Sadece yüzünde yeni bir şey vardır. Artık farklı bakar, yüksek sesle gülmez, armudu ısırarak yemez, 'hani okulda nasıl da...', diye başlayan okul günlerinden söz etmez.

8.9.09

sen benim hiçbir şeyimsin

sen benim hiçbir şeyimsin

yazdıklarımdan çok daha az

hiç kimse misin bilmem ki nesin

lüzumundan fazla beyaz

sen benim hiçbir şeyimsin

varlığın yokluğun anlaşılmaz



galiba eski liman üzerindesin

nasıl karanlığıma bir yıldız olmak

dudaklarınla cama çizdiğin

en fazla sonbahar otellerinde

üniversiteli bir kız uykusu bulmak

yalnızlığı öldüresiye çirkin

sabaha karşı öldüresiye korkak

kulağı çabucak telefon zillerinde



sen benim hiçbir şeyimsin

hiçbir sevişmek yaşamışlığım

henüz boş bir roman sahifesinde

hiç kimse misin bilmem ki nesin

ne çok çığlıkların silemediği

zaten yok bir tren penceresinde



sen benim hiçbir şeyimsin

yabancı bir şarkı gibi yarım

yağmurlu bir ağaç gibi ıslak

hiç kimse misin bilmem ki nesin

uykumun arasında çağırdığım

çocukluk sesimle ağlayarak...